BAĞIRSAKTAKİ BAKTERİLER VE BEYİN

Science’ta yayınlanan yeni bir araştırma, sinir ve dolaşım sistemi arasında sınır görevi gören kan-beyin bariyerinin işlerliğinde bağırsak bakterilerinin rolünü işaret ediyor.

Bağırsağımızda yaşayan bakterilerin oluşturduğu mikrobiyotanın vücuda sayısız faydası olduğunu biliyoruz. Bu faydalar sayılmaya başlandığında akla ilk olarak sindirim, metabolizma ya da bağışıklık sistemiyle ilgilileri gelir. Oysa bağırsak mikrobiyotasının üzerinde etki sahibi olduğu çok önemli bir vücut sistemi daha mevcut: Sinir sistemi. Sinir hücreleri arasındaki kimyasal iletişimin temeli olan sinaps oluşumunun ve bu hücrelerin birbirlerini tetiklemek için salgıladıkları özel moleküllerin (nörotransmitterler) idaresinin bağırsağımızdaki bakterilerle ilişkili olduğu bir süredir biliniyor. Bunların yanında, Science’da yayınlanan yeni bir makaleye göre bağırsak bakterilerine beynimizin düzenli çalışması kadar onun savunmasında ve sağlıklı kalmasında da büyük görev düşüyor.

Stokholm ve Singapur’dan biliminsanlarının birlikte yaptığı çalışma bağırsak bakterileri ile Kan-Beyin bariyeri arasındaki ilişkiye ışık tutuyor. Kan ile gelen oksijen, glikoz ve başka organik moleküllere muhtaç olmasına rağmen beynimizin dolaşım sistemimizdeki kan ile doğrudan bir bağı yoktur. Dolaşımımıza sızan bir zehirli maddenin ya da patojenin beyinle temas etmesinin önüne geçmek için kan ile beyin sıvısı arasında seçici geçirgen bir zarın bulunması zorunludur. Kan-Beyin bariyeri denilen yapı işte bu koruyucu zarın kendisidir. Science’taki makaleye göre bağırsak bakterilerinin bu zarın geçirgenliği üzerinde bir etkisi bulunuyor.

Çalışmada bağırsaklarında bakteri bulunan ve bulunmayan fare grupları kullanıldı. Farelere gelişim aşamaları sırasında erişkin bir kan-beyin bariyerinden geçemeyecek büyüklükte olan IgG2b antikoru verildi. Bağırsak mikrobiyotasına sahip farelerin beyin bölgesinde 17. güne gelindiğinde antikora rastlanmazken, bakterisiz farelerde beyinde yoğun ölçüde antikora rastlandı, bu da bu farelerde kan-beyin bariyerinin sızıntı yaptığını gösteriyordu.

Bariyerin geçirgenliği nelere bağlı?

Bariyer de vücudumuzdaki pek çok yapı gibi yoğun ölçüde protein içeriyor. Bariyerde sağlamlıktan sorumlu protein temelli özel yapıların (tight junction, ing. Sıkı Bağlantı) bulunduğu biliniyor. Araştırmanın sonraki kısımları bağırsak mikrobiyotası bulunmayan farelerde bu sıkı bağlantıları oluşturan occuldin ve claudin-5 proteinlerinin daha az miktarda bulunduğu gözlemlendi.

Bağırsak bakterilerinin kan-beyin bariyerinin geçirgenliği ve sıkılığı üzerinde bir etkisi olduğu belirlenince iş bu etkinin nasıl gerçekleştiğini bulmaya geldi. Çalışmanın son aşamasına göre bakterilerin ürettiği yağ asitleri, bariyerin düzgün bir şekilde inşa etmesini ve işlemesini sağlıyor. Araştırmacılar bu iddiayı test etmek için bakterisiz farelere yağ asiti üreten ve üretmeyen bağırsak bakterileri enjekte ettiler ve yağ asiti üretimi olduğunda bariyerin sağlıklı bir şekilde işlemeye başladığını gördüler.

Araştırma bağırsak bakterilerinin işlevlerinin ilerde aydınlatılabilmesi, kan-beyin bariyeriyle ilişkili hastalıklardan sinir sisteminin kendini yeniden yapılandırması gibi pek çok konuda da ufkumuzu genişletecek. Konu hakkında yorum yapan Texas Southwestern Universitesi’nden Lora Hooper’ın da belirttiği üzere, bakterilerin sinir sistemi gelişimi üzerinde bu kadar hayati bir etkisi olduğu düşünüldüğünde özellikle hamile kadınların antibiyotik kullanımı konusunda özel olarak dikkatli olması gerekiyor.

Diğer taraftan yağ asitlerinin doğru bakteriler açısından ne kadar elzem olduğu düşünüldüğünde Omega 3 yağ asitlerinin bağırsak florası için önemi ortaya çıkmış oluyor. Bu da bağırsak epitelini oluşturan ve geçirgenliği engelleyen dost bakterilere göstermiş olduğumuz bir misafirperverlik. Kan beyin bariyeri ile bağırsak bariyerinin ilişkisi anlaşıldığına göre bağırsak sağlığının beyin işlevleri açısından önemine dair yüzlerce sebepten birini daha eklemiş oluyoruz.

Kaynak: http://stm.sciencemag.org/content/6/263/263ra158

3.01.2023